Medeniyetler beşiği Anadolu toprakları peynir dolu. Bulunduğu bölgenin toprağından, havasından, suyundan beslenen oraya ait olan bizden peynirler.
Ezine’den Edirne’ye beyaz peynir, Trakya’dan Doğu’ya uzanan eski kaşar, Çorum’un Kargı’sından, Nevşehir’in Avanos’una, Erzincan’ın Şavak’ından, Karaman’ın Divle’sine tulum peyniri, Konya’nın küflüsü, Van’ın otlusu, Develi’nin sündürmesi, Erzurum’un civili, Antep ve Urfa’nın haşlama, Bergama’nın salamura, Mersin’in bezdesi, Hatay’dan, sürk, sünme, lavaş, Trabzon’dan koleti, külek, Rize’den telli, minci.
Bu topraklara ait yüzlerce peynirin yanında, göçle gelen, göçle giden ama varlığı devam eden pek çok peynirden de söz edebiliriz Türkiye’de .
Arnavut ustalardan kalan mihalıç, Çerkez ve Abaza’larla gelen isli çerkez, isli abaza, asırlık kars gravyeri, Kafkaslar’dan çeçil, Ege’den saganaki, kirlihanım, kopanisti, armola, Mersin’den misellele, Kıbrıs’dan hellim…Dünya üzerinde en çok çeşidi olan gıdalardan peynirin Türkiye gibi çok kültürlü bir ülkede bu derece çeşitliliğe sahip olması şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan bir kaç klasik peynirin dışında bu çeşitlerin yeterince tanınmaması ve kendi bölgeleri dışında sofralarımızda yer bulamaması.
Peynirin büyük şehirler dışında zor koşullarda üretilmesi, yerel üretimlere yatırım yapılmaması, pazarlama ve tanıtım faaliyetlerinin eksikliği, tüketim alışkanlıklarımız sorunun belli başlı sebepleri olarak düşünülebilir. Tüm bu koşullara rağmen Anadolu’da toprak-iklim (terroir) özelliklerini koruyarak, geleneksel üretimini geliştiren, iyi koşullara sahip üreticilerin varlığı da bir gerçek.
Geleneğin gönüllüsü olarak varolmaya devam eden bu üreticiler, peynirlere ilgi arttıkça, yaptıkları iş değer buldukça güçleniyorlar. Yatırım hevesleri artıyor. Üreten, satan, alan, ortak bir yolun yolcusu oluyor. Peynirden alınan tat sadece damakta kalmıyor. Peynir üzerinden o bölgeye yapılan bir yolculuğun eşsiz tadı alınıyor. Bölgesinin doğasında beslenen hayvanlardan, hijyenik, geleneksel üretim ile peynirini geliştiren, onu aşkla yapan, artisan peynircilerimizin ürünlerini bir değer olarak sunmanın önemine inanıyoruz. Peynirleri ve farklarını öğrenmek, toprak ve iklimden kaynaklı değişimlerine saygı göstermek, koyun, keçi sütünden üretilen dönemsel peynirlerin yokluklarını anlamak, bu ürünlerin takipçisi olmak önemli. Gerçek tatlar bulunamayıp, tüketilmedikçe hafızalarımızdan silinecek ve peynir kültürümüz yoksullaşacak. Sofralarımızı bu ürünlerle zenginleştirerek, damaklarımızdaki tat algımızı geliştirmek, Anadolu peynirlerinin sürekliliğine büyük fayda sağlayacaktır.
Özgün Türk peynirlerini 15 senedir Antre Gourmet aracılığıyla peynir severlerle paylaşmaktan mutluyuz. Yıllardır devam eden peynir yolculuğumuzda Anadolu’dan çok şey öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. Bu yolculukların en güzel paylaşımı olacak kitabımız “Peynir Aşkına” İş kültür yayınları aracılığıyla Haziran ayında raflarda olacak Kitabın ardından yepyeni peynir yolları ve rotalarının oluşacağından, Anadolu peynirleri ile peynirseverler arasında daha sıkı dostluklar kurulacağından eminiz.
Peynir zenginliğine duyulan ilginin her geçen gün arttığına tanık olmak, eğitimler ile bunu sürdürmek, ve son olarakta kitabımız ile kalıcı bir iz bırakabilmek peynire olan aşkımızı sürdürebilmenin güzel yolları.
Bir Küba bir atasözü “peynir şarap ve dost olabildiğince eski olmalı” der. O halde; Eskiyen dostluklar, reserve şaraplar, olgun peynirler, eşliğinde daha nice 15 yıllara….
Neşe Biber & Berrin Bal ONUR
Yemek Kültürü Araştırmacı ve Yazarı, Antre Gourmet kurucusu
18 Yaşından büyük olduğunuzu teyit etmek için lütfen doğum tarihinizi girin.
Gün
13
01
31
Ay
Temmuz
Ocak
Aralık
Yıl
2024
1944
2024
BU SİTEYE GİRİŞ YAPABİLMENİZ İÇİN 18 YAŞINDAN BÜYÜK OLMAK ZORUNDASINIZ