Paylaş :

LEVON BAĞIŞ: OKUMAMIŞ OLMAYI DİLEDİĞİM 'OBUR' KİTAPLAR

LEVON BAĞIŞ: OKUMAMIŞ OLMAYI DİLEDİĞİM 'OBUR' KİTAPLAR
LEVON BAĞIŞ: OKUMAMIŞ OLMAYI DİLEDİĞİM 'OBUR' KİTAPLAR

İnsan ne dilediğine epey dikkat etmeliymiş. Evde okumak için bir iştah alınmış ama zamansızlıktan kapağı dahi açılmamış onlarca kitaba bakıp hep keşke şunları okuyacak boş zamanım olsa, kimse de rahatsız etmese diye defalarca aklımdan geçirmişliğim vardı. Şimdi evde kapalı kaldık ama bu seferde kaygı, korku belki başka bin bir nedenle onlara elim gitmiyor.

Ama keşke okumamış olsaydım da şimdi okusaydım dediğim kitaplar var. Onların oburca olanlarını paylaşıyorum. Belki sonradan okumamış olmayı istediğim diğer kitaplarımı da anlatırım.

1- İstanbul'un Lezzet Tarihi – Artun Ünsal (NTV yayınları,2011)

Tarih kitaplarında genellikle ''başlangıçtan günümüze'' diye bir ibare olur. Bu kitap da aynı şekilde İstanbul'un yeme-içme kültürünün köklerine inerek Yunan ve Roma döneminden başlayarak yüzlerce kaynak ışığında İstanbul'u ve yemeğini anlatıyor. Üstelik kitapta anlatılan yemeklerden 174 tanesinin Beyhan Ünsal tarafından verilmiş tariflerini de bulabiliyorsunuz.

Kişisel tanıklıklar, alıntılar ile bir roman okuyormuş hissi veren müthiş bir kaynak kitap.

2- İstanbul Balık Kültürü – Asaf Muammer (Küre Yayınları, Hazırlayan; Ruhi Güler, 2015)

Abdülhamit'in bakanlarından, Kandilli'de bir yalıda büyümüş Asaf Muammer'in 1955 senesinde yayın hayatına başlayan 'Balık ve Balıkçılık' dergisine verdiği 21 röportajdan ve 1938-1954 yılları arasında yazılmış bazı makalelerinde oluşuyor.

Röportajları ismini gizli tutarak veren yazarımızın İstanbul ve balıklar hakkında ki derin bilgi ve görgüsü her satırda okuyucuyu etkisine alıyor. Sadece balık için değil eski İstanbul'u anlamak için de okunacak bir kaynak.

3- Oburcuk Mutfakta – Selim İleri (Everest Yayınları, 2010)

Yeme içmeye tutkun Selim İleri'nin 3 kitabının bir araya getirilmiş hali; Evimizin Tek Istakozu, Oburcuğun Edebiyat Kitabı, Rüyamdaki Sofralar…

Selim İleri gibi bir edebiyatçıdan evde pişen yemeklerden, geniş aile alışkanlıklarına ve güzel sofralara dair anılar, okumalar ve anlatılar. Türkçede yazılmış yemek ile ilgili en iyi metinlerin bazıları bu kitapta.

4- Meyhane Kitabı - Editör; Emine Gürsoy Naskali ( Kitabevi, 2019)

Çeşitli akademisyenlerin çalışmalarından derlenen kitapta, Meyhanelerin, tarihinden adetlerine kadar pek çok konuda kulaktan dolma olmayan kaynaklı akademik bilgi bulabileceğiniz bir kitap. Kitapta, Tarihte meyhane, Edebiyatta meyhane, İçkiler ve Mezeler, Alt Kültürde meyhane gibi çok ilgi çekici başlıklara bölünmüş konular var.

LEVON BAĞIŞ: OKUMAMIŞ OLMAYI DİLEDİĞİM 'OBUR' KİTAPLAR

5- Mutfak Sırları – Anthony Bourdain (Domingo, 2018)

Yemek kitaplarına ve yemek programlarına bambaşka bir tarz katan benim de okumaktan en keyif aldığım yazardı Antonhy Bourdain. İyi bir şefken yaptıklarını anlattığı kitabı bir anı kitabı değil ama bir insan eğer aşçı olmak istiyorsa bu kitabı okumak zorunda bence. Hayatına kendi son vermeyi seçtiğinden başka bir kitabı yok ama bu kitabın son baskısına kendi eklediği notlar tek kitabını epey ilgi çekici hale getiriyor. Kitabı pek başarılı olmayan bir televizyon dizisi de var.

6- Sofranız Şen Olsun – Takuhi Tovmasyan (Aras Yayıncılık, 2004)

Hayatımda en sevdiğim yemek kitabı ve hayatta en çok satın aldığım kitap. Ne demek bu diye düşünebilirsiniz. Bir insan neden bir kitabı defalarca alır. Biraz yemekten keyif alan tanıdığım kim varsa bu kitabı hediye etmeyi kendime adet edinmiştim. Sadece yemeği değil İstanbul'un eski yaşantısını daha zor ve kısıtlı imkanlarda nasıl daha mutlu yaşandığının bir ailenin hikayesi aslında. Bu hikayelerin başrollerinde ise insanlar değil yemekler var. Bir yemek kitabı değil, hayat kitabı.

7- Antik Çağda Bağ ve Şarap – Ersin Döğer (İletişim Yayınları, 2004)                             

Dünya çapında bu konu hakkında yazılmış en ciddi eserlerden biri. Bu konu derken Antik çağda şaraptan bahsedeceksek aslında bu Anadolu'nun tarihi de olduğundan okurken insan kendini bir hoş hissediyor. Birçok akademik bilgi ve kaynak verilse de Ersin Hoca'nın kendini dinletmeyi çok iyi becerdiği konuşmaları gibi, okuması çok keyifli, çok akıcı bir kitap.

8- Şarabın Aşk Sözlüğü - Bernard Pivot (Kırmızı Yayınları,  2009)                                                        

Uzun yıllar televizyonda edebiyat eleştirileri ve edebiyat sohbetleri yönetmiş, tanınmış bir edebiyatçı olan Pivot (Mehmet Yalçın'ın tabiri ile 'Fransa'nın Fethi Naci'si'), şaraplar ile alakalı teknik yada somut bilgiler vermiyor. Sadece şarapların kendisine ifade ettiklerini anlatıyor. Örneğin, Chateau Margaux'yu ilk içtiğini ve ona içtiğinde neler hissettiğini anlatıyor. Pivot, çok boyutlu, enteresan bir kişilik. Bukowski'yi eline şarap tutuşturup programına çıkarmışlığı var (gerçi program pek hoş bitmiyor, huysuz ihtiyar önce kusup sonra stüdyoyu terk ediyor. Bu programın videosu internette bulunabilir). Kitabın tek kusurlu tarafı, şarap terminolojisine pek hâkim olmayan biri tarafından tercüme edilmiş olması. Bazen tercümede kaybolabiliyorsunuz.

9- Şaraba Kavuşma – Jean-Paul Kaufmann (Kavaklıdere Kültür Yay., 2002)                                   

Gazeteci Jean-Paul Kaufmann, şarapla ilgisi olmayan bir gazetecilik çalışması sırasında Lübnan'da İslami Cihad Terör örgütü tarafından kaçırılmasıyla başlayan 'Şaraba Kavuşma' adlı kitabını, yaşadığı acıyı sömürüyor durumuna düşmemek için Fransa'da yalnızca bir defa bastı; yeni bir baskı yapmasına ise sadece Türkiye'de izin verdi. 22 Mayıs 1985 ile 4 Mayıs 1988 arasında terör örgütünün tutsağı olarak yaşayan Kaufmann, bu süre zarfında akıl sağlığını korumanın yolunu etrafındaki diğer esirlerle şarap üzerine konuşmakta buluyor. Örneğin, 1855 Bordeaux Klasifikasyonu'nu hatasız hatırlayabilmeyi hâlâ delirmediğinin işareti olarak sayıyor. Bu tutsaklığın ve şaraba kavuşma özleminin kitabı…

10-  İçiyorum Öyleyse Varım - Roger Scruton (Aylak Kitap, 2012)                                                      

Bir felsefecinin elinden çıkmış, halis bir şarap kitabı. Decartes'ın meşhur sözü “Düşünüyorum, öyleyse varım" dan yola çıkan ve benim de altına imza atabileceğim bir başlık bu. Kitabın alt başlığı ise, 'Bir Filozofun Şarap Rehberi'. Son derece dolu, iddiasını fazlasıyla karşılayan bir kitap bu. Şarapla ilgili kitaplarda görmeye alışkın olmadığımız kadar özenli, teknik terimlerin kullanımı açısından da başarılı bir çeviri. Kendini muhafazakâr bir İngiliz olarak tanıtan Roger Scuton, bazen asap bozacak kadar ukalaca olsa da (örneğin sosyal demokrat politikaların Avrupa'nın sonunu getirdiğini anlattığı bölümler), çok iyi şarap önerileri ve şarap hikâyeleriyle dolu; sadece didaktik bilgi, değil şarabın ruhunu da anlatan, her şarap severin okuması gereken bir kitap. Her harfini ayrı onayladığım şu sözler de bu kitaptan alınma: “Chateau Lafite'in (Bordeaux bölgesinde bir şarap üreticisi, Bordeaux'un ve tabii ki dünyanın bazı en iyi şaraplarını üretir) tadını tarif etmek beyhude bir çaba. Burunda, dilde ve damakta bıraktığı etki sözlerle anlatılamaz, ayrıca Robert Parker gibi şarap uzmanlarının yeni âdetini, yani her şişeyi sanki zorlu bir yarışta birincilik için yarışıyormuş gibi puan vermeyi ancak hor görebiliriz. Kırmızı bir bordo şarabına puan vermek, senfonilere puan vermeye benzer. Sanki Beethoven'in 7., Çaykovski'nin 6. senfonileri, 90 ile 95 arasında bir puana sahiplermiş gibi."

11-  Altı Bardakta Dünya Tarihi - Tom Standage (Merkez Kitaplar, 2005)                    

Standage, dünya tarihini bira, şarap, sert içkiler, kahve, çay ve kola çağlarına ayırarak inceliyor. İçkinin çeşitli türlerinin sosyal tabakayı işaret etmek için kullanıldığını, Müslüman dünyasını Hıristiyan etkilerden korumak için İslam'ın şarap tüketimine koyduğu yasağı anlatıyor; Avrupa'nın bira içen kuzeyiyle şarap içen güneyi arasındaki farklılıklara değiniyor. Rom, viski ve konyak başta olmak üzere sert içki tarihini Arap Endülüs'e gidip damıtma sürecini izleyerek anlatıyor. Şekerin alkol yapımında önem kazanmasından sonra bunun kölelik üzerinde nasıl etkileri olduğunu, romun niye daha çok Amerikan kolonilerinin kıyılarında, buna karşılık viskinin iç bölgelerde bulunduğunu açıklıyor. Ayrıca, kahvenin Aydınlanma ruhuna katkısını, Etiyopya'dan İngiltere'ye etkilerini inceliyor; 17. yüzyılda kahvenin İngiltere'de artık tamamen kökleştiğine, fikir alışverişlerinin artık 'cafe'lerde yapıldığına, Fransız Devrimi'nin bir 'cafe'de başladığına dikkat çekiyor. Çayın hikâyesi ise, İngiliz emperyalizminin gücünü, Hindistan ve Çin'in çay bazlı ekonomilerinin kaderini kapsıyor. Standage, 'kola çağı'na dair de çok şey anlatıyor. İnsanlık tarihini bardakların gölgesinde okumak istiyorsanız, müthiş bir eser.

12-  Üzümler ve İnsanlar: Toprak Ana, Bağban Baba- Elvan Uysal Bottoni (Yapı Kredi Yayınları, 2015) 

Kitap tamamen şarap ve şarap üreticileri hakkında olsa da, başlığında 'şarap' kelimesi geçmiyor. Bu durumda, 2013 yılında yasanın değişmesiyle, kitap adlarında da şarabın anılmasının zorlaştığına işaret ediyor. Kitap bizi, dünyanın en özel şaraplarının üretildiği İtalya'ya bir yolculuğa çıkarıyor; bu yolculukta, bolca güzel resim eşliğinde, şarap üreticilerinin anlattığı hikâyeleri ilk elden okuyoruz. Tasarımı, dili çok keyifli. Kitaba dair tek itirazım, arka kapaktaki “Üzümden şaraptan anlamam diyen kalmayacak" iddiası. Bu iddiayı bir kenara koyup İtalya'nın en keyifli bağlarında bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız, kitabı edinmelisiniz.

13- Milyarderin Listesi -Benjamin Wallace (Sespa Yayınları, 2014)                                                  

5 Aralık 1985 günü Amerika'nın kurucu babalarından, şarap merakı dillere destan Thomas Jeferson'a ait olduğu iddia edilen bazı şişelerin müzayedesi yapıldı. GQ, Washington Post, Food&Wine dergilerinde yazarlık yapan Benjamin Wallace bu tarihin en çok konuşulan yıllanmış şarap satışını, bu şarabın olağanüstü ortaya çıkış öyküsünü, üzerinde dolaşan şüpheleri usta işi bir kurgu ile pek çok bilgi ve alıntı ile süsleyerek önümüze koyuyor.

Sadece Kip Forbes'in satın aldığı değil, Hardy Rodenstock tarafından piyasa çıkarılan pek çok nadide ve özel şarabın, Konrad Kujau tarafından bulunduğu iddia edilen Hitlerin Günlükleri kadar sarsıcı olma potansiyeline sahip bir dolandırıcılık hikayesi mi yoksa gerçek birer koleksiyon objesi mi olduğunu kitabı okuyanlar karar verecek.

Epey bilgi sahibi olmak ve sürükleyici bir kitap okumak istiyorsanız kaçırılmayacak bir fırsat “Milyarderin Sirkesi" …

Not: Kitabın film hakları Hollywood tarafından alınmış bulunmakta. Başrolünde Brad Pitt'in oynayacağı dedikoduları da var.​

14-   Alkol Tarihi- Rod Phillips (Maya Kitap, 2016)              

Hem alkolün hem de alkolün kültürel tarihini başlangıcından itibaren anlatan tam bir baş yapıt. Gastronomi ilgilenen hemen herkesin ilgisini çekecek bir çalışma. 9000 yıl boyunca aslında dünyanın tarihini merkeze alkolü koyarak anlatıyor. Kitabın sonunda ki 50 sayfalık kaynakça bile çalışmanın nasıl bir titizlikle ortaya konduğunu gösteriyor.

15- Einstein Ahçısına Ne Dedi? – Robert L. Wolke ( Epsilon Yayınları, 2004)

​Pitsburg Üniveritesi kimya profesörlerinden Robewrt L.Wolke aynı zamanda Washington Post'da yazılar yazan üstelik bu yemek yazıları ile ödüller alan bir bilim insanı. Yemeği klasik tarifler dışında bir kimyasal olay olarak ele alan yazar çok fazla kolay bilgi hatta malümatfuruş bilgiler veriyor. Gerçekten asfaltta yumurta pişer mi, donmuş yemeği çözmenin en kolay yolu ya da tuz neden yemeklere lezzete katar gibi şahane soruları cevaplıyor. 

LEVON BAĞIŞ: OKUMAMIŞ OLMAYI DİLEDİĞİM 'OBUR' KİTAPLAR

16-   Rakı and Fish 'A Mediterranean Seafood Odyssey' – Tan Morgül ( Halk Plajı Yayınları,2014)                                                              

Rakıyı ve Balığı, bunların beraber tüketildiği coğrafyayı, tariflerle, hikayelerle anlatırken şehirler üzerinden ilerliyor kitap. İstanbul, Beyrut, Lizbon, Barcelona, Marsilya, İskenderiye, Cenova, Tunus, Dubrovnik, Atina ve Tanca anlatılan hikayeleri, şahane sofra resimleri ve tarifleriyle rakı içesini getiriyor insanın. Rakının nasıl yaşayan bir şey ve sadece bir alkollü içki değil bir kültür olduğunu bu kültürü en yoğun şekilde paylaşan coğrafya kanalı ile anlatıyor. Ceren Oykut'un müthiş ilustrasyonları kitaba çok yakışmışlar. Ama hayatın cilvesi, yasaklara takıldığından Türkçesi maalesef bulunmuyor.

17-  İstanbul Boğazı'nda Balıkçılık – Asaf Ertan (Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2010)                      

'İstanbul boğazı kıyılarında oturan ve hayatının bir bölümünde, denizin içinde balık olmaya pek heves eden ama balığın tek bir pulu olarak bile balığa  benzeyemeyen biri olarak , bu kitapta sizlere boğazın özelliklerini, balıklarını ve yaşadığım balık  avcılığını aktarmaya çalışacağım' demiş  kitabın sunumunda Asaf Ertan. Balıkçılığı, oltaları, ağları, boğazın kuşlarını, akıntılarını sohbet eder gibi anlatıyor. Kayıt altına alınmış olması çok kıymetli bir eser.

18-  Amida'nın Sofrası 'Yemekli Diyarbakır Tarihi' – Silva Özyerli (Aras Yayınları, 2019)       

Bazı kitaplar daha ilk elinize aldığınızda sizi mutlu eder. Silva Özyerli öyle bir kitap yazmış işte. Ermenice Amida ya da Dikranagerd, Kürtçe Amed, Türkçe Diyarbakır adı verilmiş kadim kenti anlatıyor. Kenti değil sadece, yemeği, hayatı, acıyı, ölümü, zulmü, neşeyi yani insanı anlatıyor. Çok titizlenerek, üzerine titrenerek hazırlanmış tam bir hazine... 200'e yakın tarifi ve çok güzel hikayeleri barındırıyor. Bu yüzden kitabın üst başlığı ''Yemekli Diyarbakır Tarihi''

19-  İstanbullu Rum Bir Ailenin Mutfak Serüveni – Marianna Yerasimos (YKY Yayınları, 2019)            

“Sofranız Şen Olsun" kitabı hiç tartışmasız en sevdiğim yemek kitabıdır, demiştim. Damağımda aynı tadı bırakan şahane bir kitap; “İstanbullu Rum Bir Ailenin Mutfak Serüveni". Hani şöyle bir karıştırayım derken bir çırpıda okunan kitaplardan. Yazar kitabını “tat anıları ile anıların tatlarının iç içe geçtiği bir hikâye" olarak tanımlıyor. Floransa, Girit, Epir (Kuzeybatı Yunanistan) Andros adası kökenli olup kendilerini Polites, (Konstadinupolites [İstanbullu]) olarak gören bir Rum ailenin evinin içine girme, sofralarına konuk olma fırsatı... Beraber yaşamayı becersek ne güzel olurdu düşüncesi gelip oturunca insanın aklına, damakta kekremsi bir tat bırakıyor. Kendini İstanbullu bilen herkesin okuması gereken bir kitap.  

20-  Türkiye'de Balık ve Balıkçılık – Karekin Deveciyan (Aras Yayıncılık, 2006)

İstanbul Balıkhanesi Eski Müdürü Karekin Deveciyan'ın 'Türkiye'de Balık ve Balıkçılık'ı Türkiye'de yazılmış, balıklarla ilgili, uzak ara en iyi kitaptır. İlk olarak 1915 senesinde yayınlanmıştır.  Denizlerimiz ve balıklarımız hakkında müthiş bilgilerle doludur. Mesela şöyle paragraflar barındırır: “Her boydan torikler Hıdrellez günü Karadeniz'e geçer. Palamut ise bir ay önce geçer. Bu balıklar kısmen Marmara Denizi'nde, kısmen de Karadeniz'e geçerlerken Boğaziçi'nde yumurtlar. Temmuzun sonuna doğru, sardalye kadar boyu olan bazı küçük yavrular görülür. 15 Ağustos'a kadar boyları iri bir kolyoz kadar olur, bunlara çingene palamudu denir. 15 Eylül'de bu balıklar normal bir palamudun boyuna erişir ve Boğaziçi'nden düzgün olarak geçmeye başlar." 

“Palamut ve toriğin iki ayrı tür olduğunu iddia edenlerin düşüncesi mutlak surette yanlıştır. Palamut, torik, sivri, altıparmak ve pişotanın hepsi aynı tür balıklardır ve isimleri büyüdükçe değişir."

Reşat Ekrem Koçu, İstanbul Ansiklopedisi'nde bu kitabı şu sözlerle över:“İstanbul Balıkhanesi eski merkez müdürlerinden Karekin Bey Deveciyan tarafından telif edilmiş millî kütüphanemizin büyük eserlerinden biridir; İstanbul Ansiklopedisi'nin tam güven ile istifade eylediği zengin bir kaynaktır. Eser, eski Düyun-u Umumiye idare Meclisi tarafından takdir edilmiş, müellif ikramiye ile taltif edilmiş ve adı geçen idare tarafından bastırılmıştır. Büyük kit'ada 440 sahife olan bu muhalled [sonsuza kadar değeri eksilmeyecek] eserinde Karekin Bey Deveciyan mesela mevkilerini, hudutlarını, devam müddetleri ile her mevsim ne zaman kurulduklarını, ne cins balık tutulduğunu ve kadimden beri devam edegelen teamüllerini [eskiden beri süregelen geleneklerini] yazarak İstanbul sularında 42 dalyan adı veriyor ve yalnız Boğaziçi'nde eskiden beri devam edegelen teamül ve âdetleriyle 59 voli yerinin mevkiini tespit ediyor... 'Balık ve Balıkçılık' millî kütüphanemizde benzerine ender rastlanan muazzam eserlerdendir; kendi mevzuunda ise tek eserdir. Pek az sayıda basıldığı muhakkaktır. İstanbul sahaflarında kolay bulunmaz. Elden düşme olarak mesela 1937'de bir nüshasının 15 liraya satın alındığı ve akabinde ikinci bir nüshasının 50 liraya aranıp da bulunamadığı görülmüştür."

Bu kitap, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Huzur' kitabında da rol alır. Romanın kahramanı Mümtaz, aşk acısı çekmekte iken “Karekin Efendinin kitabı ile karşılaşır"... 

Satın alıp en çok hediye ettiğim, sürekli olarak elimin altında olan, müthiş bir kitaptır. Öyle didaktik değildir, okuması çok eğlencelidir.

Levon Bağış
Levon Bağış

Yazar, Yeme & İçme Uzmanı

İlginizi Çekebilir

Nespresso
Nude
Nude
IWSA Logo