Bordeaux’dan doğuya doğru yaptığınız 2-3 saatlik araba yolculuğu sonunda onunla karşılaşırsınız. L’isle nehri süzülerek bu cennet topraklara kaynak olur. Ondan aldığı güçle toprak, Fransa’nın en güzel sebzelerini, meyvelerini, trüf mantarlarını sunar. Arabanızdan gıcırtılar gelse kendinizi 15.yüzyılda bir at arabasında sanırsınız. Etrafınızda o dönemden kalma korunmuş şatolar, medeniyetin yok etmediği bir doğa, kulağınızda L’isle nehrinin gürül gürül sesi, burnunuzda dağ çiçeklerinin kokusu… Dordogne’a hoşgeldiniz!
Burayı ilk kez 2005 yılında ziyaret ettim. Uzun zamandır kavuşmayı bekleyen iki sevgili gibi birbirimize sarıldık. O bana en güzel kaz ciğerlerini, trüfleri, şarapları verdi. Ben de bu ürünlerin hakkını. Artık senede bir kez gitmek için planlarımı yapıyorum. Dordogne beni işte bu kadar etkiledi.
Bölgenin en önemli iki yiyeceği kaz ciğeri (foie gras) ve trüf mantarı. Périgord’un bu siyah elması o kadar ünlü ki, Fransa’nın en iyi şefleri trüf toplayan avcı köylülerle kışın pazarlık masasına oturuyor. Önlüklerindeki yıldızlar,arkalarındaki kariyer, aldığı alkışlar bir kenara itiliyor. Köylüler normalde bu burunlarından kıl aldırmayan egolu insanları birbirlerine düşürüyorlar. İşte iyi trüf böyle bir şey. Zaten Dordogne’da yedikten, kokladıktan sonra ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Dordogne Bölgesi insanlık tarihi açısından da zengin öğeler taşıyor. Tarih kitaplarında gördüğümüz birkaç hayvan resmi vardır (13.000 yıl önce çizildikleri belirlenen bu resimlerin en önemli figürleri at ve boğa ). Bunlar Dordogne’daki Lascaux mağarasındandır. Demek ki bu topraklar o zamanlar da insanlığa hizmet etmiş.
Kısacası lezzet, doğa, tarihin bir arada bulunduğu ender yerlerden birisi Dordogne. Buradaki en mütevazı restoranların bile Michelin yıldızları var. Çünkü bu malzemelerin girdiği her yemekte ayrı bir lezzet. nefaset var. Bölge aynı zamanda şaraplarıyla da meşhur. Birçok AOC’ye de ev sahipliği yapıyor. Bunlardan en ünlüleri Bergerac AOC, Monbazillac AOC ve Saussignac AOC. Bunların içerisinde Monbazillac, tıpkı Sauternes, Tokaji şarapları gibi asil küfün etkilediği üzümlerden yapılıyor. Uzun süre yıllandırılma potansiyellerine sahipler. İşte bu yüzden Dordogne Bölgesi’nin meşhur kaz ciğerlerini denerken yanında size sunulan şarap çoğu zaman bir kadeh Monbazillac oluyor.
Buraya kadar gitmişken arabayla biraz daha yol yapıp Cahors’u da ziyaret etmenizi öneririm. Tıpkı Dordogne’daki gibi korunmuş bir tarih ile karşılaşacaksınız. Üstelik Bordeaux ve çevresinde üretilen şarapların gölgesinde kalan bir de mütevazı şarapları var. Mütevazı derken sakın bu şarabı küçümsediğimi sanmayın. Aksine Malbec üzümü ağırlıklı bu şaraplar Fransızlar tarafından çok seviliyor. Bordeaux şaraplarının fiyatları (kötüleri dahi olsa) uçukken, Cahors fiyat/kalite dengesinde Fransızların tercih ettiği apelasyonlardan biri.
Dordogne’daki 2 restoranı özellikle önermek isterim:
1) Le Pont De L’ouysee
2) Château de la Treyn
İkisi de bir Michelin yıldızlı restoranları olan oteller. Le Pont De L’ouysee benim en beğendiğim restoranlardan birisi. Château de la Treyn ise servisi ile olmasa da ambiyansı ile büyüleyici bir mekan. Trüf sezonu (Kasım-Aralık) gidilmesi en doğru dönem. Ancak baharın da etkilerini görmek isterseniz bu süreyi Ekim’e kadar çekebilirsiniz. Olur da birgün Dordogne Bölgesine gitmeye karar verirseniz bilin ki gözünüz doğal güzelliklere, midenizse lezzete doyacak.
Yemek Eleştirmeni
18 Yaşından büyük olduğunuzu teyit etmek için lütfen doğum tarihinizi girin.
Gün
13
01
31
Ay
Temmuz
Ocak
Aralık
Yıl
2024
1944
2024
BU SİTEYE GİRİŞ YAPABİLMENİZ İÇİN 18 YAŞINDAN BÜYÜK OLMAK ZORUNDASINIZ