Alkollü içki içilen ve satılan işyerlerinin genel adıdır. Meyhane sözcüğü Farsça mey (şarap) ve hane (ev) sözcüklerinden oluşur. Şarap evi anlamına gelmektedir. Ancak “Mey" sözcüğü zaman içinde anlam genişlemesine uğrayıp sadece şarap değil, her türlü içki, özellikle de rakı için kullanılmaya başlanınca, meyhane sözcüğü de “içki evi" veya günümüzde genellikle kullanılan biçimiyle rakı içilen yer anlamlarını almıştır.
Osmanlı Dönemi'nde gedik adı verilen resmi çalışma iznini almış, ruhsatlı meyhanedir. Osmanlı'da her esnaf grubu gibi meyhanecilerin de bir loncası vardı ve devlet tarafından denetlenen bu meslek örgütüne resmen bağlı olmayanların meyhanecilik yapması yasaktı.
Osmanlı döneminde kaçak çalışan ruhsatsız meyhanelere verilen isimdir. Bakkal, manav, aşevi, işkembeci, turşucu gibi içki satma izni olmayıp gizli çalışan işletmelerdir. Bu meyhaneler, dükkânın asıl müşteri tarafından görülmeyen bir köşesinde, daha çok kayıkçı, hamal gibi ayak takımına gizlice içki sunardı. Son örnekleri İstanbul Çemberlitaş civarında görülmüştür. Cumhuriyet sonrası ise ruhsatlı olsun olmasın, birkaç çeşit mezeyle rakı servis eden meyhanelere koltuk meyhanesi denmeye devam edilmiştir.
20. yy başlarına kadar İstanbul'da seyyar rakı satıcılarına ayaklı meyhane denirdi. Gizli çalışırlar, her zaman yasalarca izlenen ve cezalandırılan kaçak esnaf arasında sayılırlardı. Bahçekapı ve Yemiş İskelesi civarında sık rastlandığı söylenir. Genellikle Ermeni olurlardı. Bellerine koyun bağırsağından yapılmış, ucu musluklu bir tulum sarar; içini rakıyla doldurdukları tulumun dışarıdan görünmemesi için uzun cübbe giyerlerdi. Cübbenin cebinde tas-ı arak (tası tarağı toplayıp kaçmak deyimi de buradan gelir) adı verilen kadeh bulunurdu. Reşad Ekrem Koçu'nun deyişiyle dükkânı, tezgahı, fıçısı, sakisi, garsonu hep kendileri idi. Tanınmak için simgesel olarak omuzlarına bir peştamal asarlardı.
Görüntüsü derme çatma, şatafata önem vermeyen, hizmet olanakları sınırlı, ucuz meyhanelerdir. Salaş sözcüğü ahşap kulübe anlamını taşısa da rakı kültüründe ahşap olmayan mütevazı mekanlara da salaş denmiştir.
Rakıyı kadeh ile veren, genellikle ayakta içilen ucuz meyhanelere verilen isimdir. Müşterilerinin birçoğu ayaküstü 1-2 tek atıp kaçmayı tercih ettiği için bunlara tektekçi veya tektek meyhanesi denmiştir. Haşlanmış yumurta, haşlanmış patates, beypaz peynir gibi basit mezelerin bulunduğu bu mekanların masaları genellikle mermer olur, yerlere kolay temizlenmesi için mutlaka talaş atılırdı.
Meyhane patronu anlamına gelmektedir. Sözcük Rumca kökenli olup aslında “amca" anlamı taşımaktadır. Barbalar genelde yaşlı olurdu fakat meyhane ruhsatı, miras yoluyla geçtiği için bazen genç barbalara da rastlanırdı. Barbalar hizmetin kusursuz verilmesini sağlarken; aynı zamanda mekândaki huzurlu ortamın korunmasından da sorumluydu. Yeni müşteriye önce bir bakılır sonrasında söz sınavına dâhil edilir, eğer barba yeni gelen müşteriyi beğenmezse, isteksiz hizmet edilirdi, para kaygısı ikinci planda kalırdı.
Tıpkı şarap sunan garsonlara sommelier denmesi gibi içki sunanlara da saki denir. Gedikli meyhanelerde sakiliği muğbeçe adı verilen, genellikle Sakız adasından gelen Rum gençler yapardı.
18 Yaşından büyük olduğunuzu teyit etmek için lütfen doğum tarihinizi girin.
Gün
13
01
31
Ay
Temmuz
Ocak
Aralık
Yıl
2024
1944
2024
BU SİTEYE GİRİŞ YAPABİLMENİZ İÇİN 18 YAŞINDAN BÜYÜK OLMAK ZORUNDASINIZ